Hukuk Sözlüğü 443827efs

Join the forum, it's quick and easy

Hukuk Sözlüğü 443827efs

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Hukuk Sözlüğü

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 233
    Rap Puanı : 752
    Kayıt tarihi : 13/01/10
    Yaş : 27

    Hukuk Sözlüğü Empty Hukuk Sözlüğü

    Mesaj tarafından Admin Salı Şub. 23, 2010 5:26 pm

    Hukuk Sözlüğü A-B

    A


    abideler ve asar-ı atika: anıt ve abideler

    abluka: bir devletin dışarı ile olan ilişkilerini zor kullanarak kesmek

    acele itiraz: verilen kararın tefhim yada tebliğinden itibaren belirli bir süre içerisinde ( genellikle bir hafta ) yapılması gereken, kanunda açıkça sayılan itiraz türüdür. itiraz üzerine kararı veren makam değil itiraz mercii bir karar verir. (CMUK. 304)

    acenta: ticari mümessil ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belirli bir bölge içinde daimi bir suretle ticari bir işletmeyi ilgilendiren akidlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimse (TTK 116 vd.)

    acir: kiraya veren kimse

    aciz: bir şahsın borçlarını ödeyemeyecek durumda bulunması

    aciz vesikası: alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine verilen vesika (İİK 143)

    açık artırma: bir malın, teklif veren kişiler arasında en yüksek bedeli öneren kimseye satılmasını sağlayan satış biçimi.

    ada: çevresi yollarla sınırlandırılmış bulunan, çeşitli parselleri kapsayan arsa parçası.

    adâd: adetler; sayılar

    adalet: haklılık; hakka uygunluk

    adem-i ifâ: yapmamak; yerine getirmemek; borcu ödememek

    adem-i iştirak: katılmamak

    adem-i selahiyet: yetkisizlik

    adem-i vüsuk: gercek olmamak

    adi kira: kiraya verenin, belli bir ücret karşılığında bir şeyin kullanılmasını kiracıya bıraktığı sözleşme.

    adi şirket: iki veya daha çok kimsenin, ortak bir amaca ulaşmak için emeklerini ve mallarını birleştirmeyi kabul ettikleri sözleşme ile kurulan ortaklık.

    adlî kaza: cezai, hukuki, ticari, nizalı, nizasız yargı

    adlî müzaharet: adli yardım

    ağlep: kuvvetli; büyük

    ahar: başkası; üçüncü kişi; yabancı

    ahde vefa: söze bağlılık, sözleşmeye bağlılık

    âhir: son; sondaki; en son; en sondaki

    ahit : söz verme

    ahkam: hükümler

    ahkâmı huzuriyye: hakim önünde yargılanmayla ilgili yöntem hükümleri

    ahkâmı mahsusa: özel hükümler

    ahkâmı müteferia: ayrıntılı hükümler

    ahkâmı mütehalife: aykırı değişik hükümler

    ahvâl: durumlar; haller; vaziyetler

    ahz: almak

    aile hukuku: Aile ilişkilerini düzeneleyen hukuk kurallarıdır.

    aile şirketi: bir ailenin bireylerinden oluşan ortaklık.

    aile yurdu: bir kimsenin, ailenin gereksiniminden büyük olmamak ve bizzat kendisinin veya ailesinin işletmesi ya da oturması koşuluyla, aile bireylerinin geçimi ve oturmasını sağlamak amacıyla ayırdığı taşınmaz ve ekleri.

    akar: taşınmaz mal; kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler

    akarâtı mevkufe: vakfedilmiş, gelir getiren mallar

    akdetmek: sözleşmek; kararlaştırmak; düzenlemek; bağlamak

    akd-i mebhusünanh: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme

    akd-i mezbur: sözü geçen akit, anlaşma, sözleşme

    akd-i muvazaa: karşılıklı ödün verilerek yapılan akit, anlaşma, sözleşme

    akd-i sahih: geçerli, doğru, kusursuz akit, anlaşma, sözleşme

    âkideyn:her akitte akdi yapan iki taraf

    âkidîn: sözleşenler; sözleşme yapanlar

    âkit: bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri; sözleşme veya mukavele yapan

    alâhilâf'ül-kanun: kanun hilafına; yasaya aykırı olarak

    alâkadar: ilgili; ilişkili

    alât: aletler; araçlar

    aledderecat: sırasıyla; derecesine göre

    alelhesap: hesaplaşmak üzere; hesaba sayarak; sayışılmak üzere; doğan kârdan bir bölümünün ileride tamamı üzerinde hesaplatılmak üzere önceden ödenmesi

    ale-l-ıtlak: genel olarak; rasgele; bir sınır ile bağlı olmayarak

    ale-l-umûm: genel olarak; umumi bir biçimde; bütün

    alelusul: usulüne uygun;

    aleniyet: açıklık

    alettakrib: takriben; yaklaşık olarak

    amade: bir işi yapmaya hazır; hazırlanmış

    amel: iş; edim; fiil

    amele: işçi; emekçi, ırgat

    amelî: işe dayanan; iş üstünde; tatbikî; pratik; uygulamalı

    amenajman:doğal kaynakların işletilmesi

    âmil: yapan; etken; etmen; sebep; faktör

    âmir: emreden; buyuran; bir memurun vazife bakımından büyüğü; bir fiili yapmaya veya yapmamaya zorlayan, buna gücü yeten

    âmm:genel; umumi; herkese ait

    amme :kamu

    âmme hükmî şahsiyeti: kamu tüzel kişiliği

    amme intizamı : kamu düzeni

    anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın bütünü.

    anayapı: Kat mülkiyetine konu olan taşınmazın esas yapı kısmı.

    angaje: sözle veya yazılı olarak bağlanan; bağımlı

    ânif'ül-beyan: az önce beyan olunan, bildirilen

    anmuhakemetin: muhakeme yaparak; yargılama yoluyla

    antrepo: gümrüklere gelen ticari eşyanın konulduğu, korunduğu yer; ardiye; ambar

    âra: reyler; oylar

    arazi mahlule: mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölümü ile mahlûl olan arazi-i emiriyye

    arazi-i emiriyye: beytülmâle ait olarak devlet tarafından kişilere dağıtılan yerler, topraklar; beylik arazi

    arâzi-i haraciyye: haraca bağlı arazi;

    arâzi-i memlûke: mülk; timar toprağı; mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler

    arâzi-i metrûke: halkın gereksinimi ve kullanımı için terk edilen arazi

    arâzi-i mevât: hiç kimsenin tasarrufu altında olmayan ve halka terk ve tahsis edilmemiş bulunan,yüksek sesli bir kimsenin sesi işitilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi yerlerden uzak bulunan kıraç, taşlık, pırnallık gibi yerler

    arazi-i mevkufe: geliri belirli bir konuya tahsis olunan yer; vakıf olunmuş arazi

    arazi-i miriye: devlete ait arazi

    arâzi-i öşriye: ürününden onda bir Devlet payı alınan ve üzerinde her türlü mülkiyet tasarrufları bulunan arazi

    âri: boş; çıplak; soyut; arınmış; yüksüz

    âriyet: ödünç; eğreti; ödünç sözleşmesi

    arîz ve amîk: genişlik ve derinliğine; enine boyuna;

    arz: sunma; gösterme; bildirme; önüne koyma; anlatma (bir büyüğe)

    arsa payı: Kat mülkiyetinde arsanın, kanunda belirtilen esasa göre bağımsız bölümlere ayrılan ortak mülkiyet payı.

    arsa: Belediye sınırları içinde, belediye tarafından parsellenerek üzerine inşaat yapmak için ayrılan arazi parçası.

    arzuhal: dilekçe

    asgarî: en az; en aşağı; en azından; en düşük; en küçük

    ashab-ı intikal: verasetin geçişinde hak sahipleri

    asrî: zamana uygun; çağdaş; modern

    ateh: bunama; bunaklık

    atıf: yollama; yöneltme; yükleme; bağlama; eğme; meylettirme; ilişkili bulma

    âtî: gelecek; gelen (kişi veya şey); gelecek zaman; istikbal

    avans: alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme; öndelik

    avârız: kazalar; belâlar; borçlanma ve hak kazanma yeterliliğini kısan veya yok eden haller

    avdet: dönüş; geri gelme; dönme

    ayn: para dışında, kazanılabilen bütün servet öğeleri

    aynî: mala ilişkin; eşyaya bağlı; malın mülkiyeti ile ilgili; herkese karşı ileri sürülebilen

    ayni haklar: Eşya üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar.

    âzâ: uzuvlar; üyeler; organlar

    âzâde: serbest; hür; özgür

    azamî: en çok; en büyük; en yüksek

    azimet: gidiş; yola çıkma

    azil: Verilen temsil yetkisinin ortadan kaldırılması


    B


    bâ tapu: tapulu; tapu ile tasarruf olunan

    bâ'de'l-isticar: kira sözleşmesinden sonra

    bâ'de'l-istirdad: geri aldıktan sonra

    ba'dehû: daha sonra

    bâb: kapı

    bâdî olmak: sebep olmak

    bağıt: akit

    bağımsız bölüm: Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre, ana gayrimenkulun ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya müsait bağımsız mülkiyete konu olabilen bölümleri.

    bâhir: belli; besbelli; açık; apaçık

    bahri: denize ait

    bâ-husus: hele; özellikle; üstelik

    baîd: uzak; ırak

    bâîs olmak: sebep olmak; göndermek; gerektirmek

    baki: sürekli; daimî; artan; kalan; kalımlı; kalıcı; ölümsüz; saklı duran

    bakiye: artan

    bâlâ: yukarı; yüksek; üst; yüce

    bâligân-mâbelâğ: ziyadesiyle; bol bol

    baliğ: eren; varan; bulan; yetişen; toplam; büluğa; ergin;

    bariz: açık; göze çarpan; belirgin

    basiret : doğru görüş; uzağı görüş; önceden görüş; seziş; uyanıklık; anlayış; kavrayış; dikkat; sağgörü

    batıl : doğru ve haklı olmayan; çürük; bozuk; sakat; boş; hukuken geçersiz; dayanaksız; temelsiz; beyhude; hüküm ifade etmeyen

    bayi : bazı maddeleri satma izni olan kimse; satıcı; satış yeri

    becâ : yerine; uygun; bedava; karşılıksız; parasız; emeksiz

    bedâyî : sermayeler; anamallar;

    bedialar: göze güzel görünen şeyler; estetik

    bedel-i misil : emsaline uygun peşin para

    bedihî : açık olan; besbelli; apaçık; akla; kendiliğinden gelen

    bediî: güzellik ölçülerine uyan; güzel; güzellik

    beher: her biri

    belagat:iyi konuşma; sözle inandırma yeteneği; söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı

    berât : rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren ferman

    beraat : aklanma

    berâyı tetkik: inceliyerek

    berhava : havaya gitmiş; kaybolmuş; uçurulmuş; yararsız; boş

    berî-üz-zimme : zimmetten kurtulmuş; aklanmış

    ber-mucib-i talep: talep mucibince; istem gibi

    ber-vech : olduğu gibi; olarak

    ber-vechi peşin: peşin olarak

    ber-vech-i bâlâ : yukarıda olduğu gibi

    beşerî : insanoğlu ile ilgili; insanî; insana mensup

    betekrar : tekraren; tekrarla

    bey ü şira : almak ve satmak

    bey'i bât: kesin satış

    bey'i bi-l vefâ: kararlaştırılan süre içinde satılanı geri almak koşulu ile yapılan satış sözleşmesi

    bey'i mukayaza: malı mal ile değiştirmek; trampa

    bey'i : satım; satma; satış; satılma;

    bey-i sarf: parayı paraya satmak; para bozmak

    beyn: ara

    beyn'en-nâs: halk arasında

    beytülmal : maliye hazinesi

    beyyine : bir olayın veya işlemin doğruluğunu ortaya koyabilmek için hakimi iknaya yönelik yöntem veya her türlü vasıta ; delil, şahit

    beyyine külfeti:mahkemede bir beyan ve iddiayı kanıtlama yükümlülüğü MK 6. madde

    bidâyet : başlama; başlangıç

    bidâyet mahkemesi: ilk mahkeme; davaları birinci derecede gören ve çözümleyen mercii

    bi-eyyi-hâl: herhalde; mutlaka; elbette

    bigüna: herhangi bir

    bi-hakkın: hakkıyle; hakkı olarak, gerçekten; tamamiyle

    bi-haseb-il verase: veraset nedeniyle; verasetten doğma

    bi-hükm'ül-kanun: kanun hükmü gereğince; yasa kuralı ile

    bila: ….sız

    bilâ kayd ü şart: kayıtsız ve şartsız

    bil-ahire: sonra; sonradan

    bilâkis: tersine olarak; tam tersine; aksine; sonunda

    bilâ-müddet: süresiz

    bilâ-sebeb: sebepsiz

    bililtizam: bile bile

    beyanname: Bir makama veya kamuoyuna yapılan açıklama belgesi.

    bilanço: Bir kuruluşun, belli bir tarihte, alacaklı ve borçlu bulunduğu değerleri gösteren özet muhasebe cetveli; işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını gösteren tablo.

    bilâtefrik: tefrik etmeksizin; ayırmaksızın

    bilbeyyine: delil ile; tanık ile; ispat ile

    bil-cümle: bütün; hepsi; tamamı

    bil-farz: tutalım ki; diyelim ki; sayalım ki; söz gelişi

    bilfiil: gerçekten; fiilen; hakiki olarak; iş olarak; iş edinerek

    bilistirdad: geri alarak; geri alınarak

    bilmuvafakat : razı olarak

    bilmüzakere: müzakere ederek; üzerinde görüşüp tartışarak

    bilmüzayede: artırma ile; artırarak

    bi-l-müzayede: müzayede ile

    bi-l-rü'ye: görerek; görülerek

    bî-ma'nâ: manasız; anlamsız

    binâberin: bundan dolayı; bunun üzerine; bu nedenle

    binâen-alâ-zâlik: bundan dolayı; bunun üzerine

    binâen-aleyh: bunun üzerine; dolayısıyla; bundan dolayı

    bi-n-netîce: netice olarak; sonuç olarak

    binniyabe: naip eliyle; vekillik ile; vekaleten

    bîtâp: bitkin; güçsüz; takatsız; yorgun

    bî-taraf: tarafsız

    bitarıkıl'evlâ: evveliyetle; öncelikle

    bi-t-tabi: tabiatiyle; doğal olarak

    bono: Bir kimsenin diğer bir kimseye veya onun emir ve havalesine, belirlenen vadede, belirli bir tutarı ödeme taahhüdünü içeren, özel biçim ve hükümlere tabi ticari senet; emre yazılı senet.

    borç ilişkisi: İki taraf arasında mevcut olup bir şeyin verilmesi,yapılması veya yapılmamasını öngören hukuki bağdır.

    butlan: geçersizlik

    bürûz: belirme; ortaya çıkma

      Forum Saati Salı Mayıs 07, 2024 9:19 am